Bir bölgedeki canlı organizmaların çeşit ve sayı zenginliğini ifade eden biyoçeşitlilik, aynı zamanda ekosistemlerin insanlığın refahı ve sağlıklı bir çevre için gerekli olan yaşam destek sürecini sürdürme kabiliyetinin de bir göstergesidir. Biyoçeşitlilik, bir bölgede bulabileceğimiz tüm farklı yaşam türleridir - doğal dünyamızı oluşturan çeşitli hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve hatta bakteriler gibi mikroorganizmalar. Bu türlerin ve organizmaların her biri, dengeyi korumak ve yaşamı desteklemek için karmaşık bir ağ gibi ekosistemlerde birlikte çalışır. Biyoçeşitlilik doğada hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz her şeyi destekler: gıda, temiz su, ilaç ve barınak.

Yeryüzünde bugüne kadar kaydedilmiş 1 milyon 750 binin üzerinde canlı türü olmasına rağmen, bu sayının aslında 10 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Son yüzyılda dünya nüfusundaki hızlı artış, iklim değişikliği, çevre kirliliği, kaynakların aşırı ve sürdürülemez kullanımı yaşam alanlarını ciddi şekilde tahrip etmiş ve bu durum insan yaşamını tehdit eder hale gelmiştir. Bugün yeryüzündeki biyoçeşitlilik insanlık tarihinde görülmemiş bir hızla azalmaktadır. İstilacı yabancı türler (İYT) son zamanlarda ekosistemleri ve biyoçeşitliliği tehdit eden konulardan biridir. Bilindiği üzere insan faaliyetleri ile doğal ve potansiyel yayılış alanlarının dışına çıkarılan türler "yabancı türler" olarak tanımlanmaktadır. Yabancı türlerin popülasyonları doğal yaşam alanlarında iklim, kaynaklar, avcılar ve hastalıklar gibi birçok sınırlayıcı faktör tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Yabancı türler yeni bir ortamda başarılı bir şekilde yerleşip yayıldığında, besin ağlarını değiştirdiğinde ve biyoçeşitliliği tehdit ettiğinde, insan sağlığına ve ekonomiye zarar verdiğinde, istilacı türler olarak adlandırılırlar. IAS, yayılmış, yayılmakta olan veya başka bir yere yayılma potansiyelini göstermiş ve istila edilen bölgelerde biyolojik çeşitlilik, ekosistem işleyişi, sosyo-ekonomik değerler ve/veya insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip yerleşik yabancı türler olarak tanımlanmaktadır.

İstilacı türlerin yayılması artık gezegenin ekolojik ve ekonomik refahına yönelik en büyük tehditlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu türler biyoçeşitliliğe ve bağımlı olduğumuz dünyanın değerli doğal zenginliklerine büyük zarar vermektedir. Doğrudan ve dolaylı sağlık etkileri giderek daha ciddi hale gelmekte ve çevreye verilen zarar genellikle geri döndürülemez olmaktadır. Ayrıca, turizm, su ürünleri yetiştiriciliği ve balıkçılık gibi kıyı ve deniz çevresine bağımlı sektörler üzerinde önemli ekonomik etkiler ve altyapı üzerinde maliyetli hasarlar meydana gelmektedir.

Türler çağlar boyunca doğal mekanizmalarla (fırtınalar, okyanus akıntıları vb.) yeni ortamlara yayılmıştır. Ancak günümüzde türler, deniz ticareti ve taşımacılığı gibi insan faaliyetleri yoluyla oldukça hızlı bir şekilde tanıtılmaktadır. İstilacı sucul türlerin gemilerle yeni ortamlara taşınması, dünya okyanusları ve biyolojik çeşitliliğin korunması için büyük bir tehdit olarak tanımlanmıştır. Bu türler özellikle gemilerin, yatların ve deniz araçlarının gövdelerine yapışarak ve çoğunlukla balast sularında hareket etmektedir.

Gemiler tarafından taşınan istilacı türler sorunu, genişleyen ticaret ve trafik hacmi nedeniyle son birkaç on yılda yoğunlaşmıştır ve deniz ticareti hacimleri artmaya devam ettiğinden, sorun henüz zirveye ulaşmamış olabilir ancak dünyanın birçok bölgesindeki etkileri yıkıcı olmuştur. Sayısal veriler, biyolojik istila oranının endişe verici bir hızla artmaya devam ettiğini ve her geçen gün yeni alanların istila edildiğini göstermektedir.

Çelik gövdeli gemilerin kullanılmaya başlanmasından bu yana su, denizdeki gemileri stabilize etmek için balast olarak kullanılmaktadır. Balast suyu, bir sefer boyunca güvenli çalışma koşullarını korumak için pompalanır. Bu uygulama tekne üzerindeki gerilimi azaltır, enine stabilite sağlar, sevk ve manevra kabiliyetini geliştirir ve çeşitli kargo yük seviyelerinde ve yakıt ve su tüketiminden kaynaklanan ağırlık değişikliklerini telafi eder. Balast suyu güvenli ve verimli modern denizcilik operasyonları için gerekli olmakla birlikte, gemilerin balast suyunda taşınan çok sayıda deniz canlısı nedeniyle ciddi ekolojik, ekonomik ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlar arasında bakteriler, mikroplar, küçük omurgasızlar, yumurtalar, kistler ve çeşitli türlerin larvaları bulunmaktadır. Taşınan türler, ev sahibi ortamda üreme popülasyonu oluşturmak için hayatta kalabilir, istilacı hale gelebilir, yerli türlerle rekabet edebilir ve zararlı boyutlarda çoğalabilir.

Biyolojik kirlenme de biyolojik istilaların ana vektörlerinden biri olarak kabul edilir ve mikroorganizmaların, bitkilerin, alglerin ve hayvanların su altındaki yapılar (özellikle gemi gövdeleri) üzerinde istenmeyen birikimi olarak tanımlanır. Suda yaşayan organizmaların gemilerin ıslak yüzeylerinde kirlenmesi, özellikle deniz ve kıyı ekosistemlerinde türlerin yeni bölgelere taşınmasında önemli bir araçtır. Çalışmalar, biyolojik kirlenmenin istilacı sucul türlerin transferi için önemli bir vektör olabileceğini göstermiştir. Devletlerin sularına giren gemilerdeki biyolojik kirlenme, insan, hayvan ve bitki yaşamına, ekonomik ve kültürel faaliyetlere ve sucul çevreye tehdit oluşturabilecek istilacı sucul türlerin yerleşmesine neden olabilir.

Bu durumun ele alınmasına yardımcı olmak amacıyla, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliği ve Küresel Çevre Fonu (GEF) finansman desteği ile yürütülen Önemli Deniz Biyoçeşitlilik Alanlarında İstilacı Yabancı Tür Tehditlerinin Ele Alınması Projesi kapsamında İYT önleme ve kontrolünde balast suyu ve biyolojik kirlenme yönetimi konulu uluslararası bir sempozyum düzenlenecektir. Sempozyumun ana konuları arasında İYT'nin balast sularıyla taşınması, mevzuatlar, stratejiler ve bunların uygulanması, balast suyu ve sediman yönetim sistemleri, balast suyu yönetiminde mevcut durum, biyolojik kirlenme yönetimi, yabancı türlerin deniz taşımacılığında balast suyu veya biyolojik kirlenme olarak taşınmasını önlemek için iyi uygulamalar vb. yer alacaktır. Konular deniz İYT'lerine özgü konulara odaklanacaktır.

"İYT Önleme ve Kontrolünde Balast Suyu ve Biyolojik Kirlenme Yönetimi Uluslararası Sempozyumu" 28-30 Kasım 2023 tarihlerinde Antalya, Türkiye'de düzenlenecektir. Balast suyu ve biyolojik kirlenme konusunda çalışan bilim insanlarını, uluslararası kuruluş ve proje temsilcilerini, lisans ve lisansüstü öğrencileri ve konuya ilgi duyan uzmanları sempozyumda aramızda görmekten mutluluk duyarız.

Daha fazla bilgi için lütfen www.ballastsymposium.org & www.istilacilar.org adreslerini ziyaret ediniz.